27 Kasım 2010 Cumartesi

Küllerinden Doğan Dilin Romancısı: Mehmet Uzun

Kürtçeyle yazdığı romanlarla, yüz yıllık asimilasyon politikasına cevap veren Kürt edebiyatının usta ismi Mehmed Uzun’un ölümünün üzerinden üç yıl geçti.

DİYARBAKIR – Mezopotamya’nın acı, zulüm ve aşk tarihini sade ve sitemkar üslubu ile tüm dünyaya anlatan Uzun’un, Siverek’te nar çiçekleri gölgesinde başlayan yaşamı, uzun süren sürgünün ardından “Ölmeye değil, yaşamaya geldim” dediği Diyarbakır’da bir sonbahar günü son buldu.

Kürtçenin ‘yok’tan var olmaya geçiş, inkardan kabule gidiş serüveninin en önemli emekçilerinde biri olan Yazar Mehmet Uzun’un ölümünün üzerinde üç yıl geçti. Uzun’un halkının tarihi ile özdeşleşen yaşamının en önemli özelliği Kürt dili ile ilgili, “Edebiyatı yapılamaz romanı yazılamaz” anlayışının hakim olduğu günlerde yazdığı Kürtçe eserler ile Kürt dili üzerindeki asimilasyon politikalarına karşı güçlü bir duruş sergilemesiydi. Mezopotamya’nın acı, zulüm ve aşk tarihini sade ve sitemkar üslubu ile tüm dünyaya anlatan Uzun Kürtçe, Türkçe ve İsveççe yazdığı eserleri dünyada 20 dile çevrildi. PEN Yazarlar Kulübü üyeliği yaptı ve dünyanın birçok ülkesinde Kürtçe, edebiyatı, yazıyı anlattı.

Kürt tarihini satır satır romanlarıyla anlattı

Uzun’un kitaplarında Kürt tarihine yapılan yolculukta, “Kader Kuyusu” ile Kürt tarihinin önemli simgelerinde Celadet Bedirxan’ın sürgünlüğünü, “Yitik Bir Aşkın Gölgesi’nde” ile Memduh Selim Bey’in Kürt Teali Cemiyeti’nde Ağrı İsyanı’na oradan da Suriye’de sürgünde yaşamını yitirdiği umutsuz aşk hikayesini, “Dicle’nin Yakarışı” ile Mezopotamya’da Kürtler, Yezidiler, Süryaniler, Araplar, Yahudiler, Ermeniler, Türklerin hikayesini Ester ve Biro’nun kırılmış, çaresiz aşklarını görmek mümkün. Çağına da tepkisiz kalmayan Uzun’un satırlarında, ”son isyan” olan PKK’nin silahlı hareketinin ardından bölgede derin devletin devşirme politikaları ile ihanet, aşk ve kimlik kavramını sorguladığı “Ölüm Gibi Karanlık Aşk Gibi Aydınlık” romanında rastlıyoruz.

Her kahramanı aslında biraz Mehmet Uzun’du

1970′lerde çıktığı sürgün yolculuğunda her kahramanına adete kendi ‘kadersizliğini’ de ekleyen Uzun yazdığı romanlardaki kullandığı dil ile Kürtçe kelimelerin sihri çevrilen kitaplarda bile yok olmadı. Yazdığı roman ve denemelerde ulusal bilinci ve ruhu en insani haliyle anlattığı kitapları büyük ilgi gören Uzun, Kürt edebiyatında çığır açtı ve artık bir çok Kürt genci kendi dilinde yazılı eserlerle vermeye yöneldi. Kitaplarında anlattığı gibi yaşamı bir sürgün hikâyesi olan Uzun, kitaplarında anlattığı “Nar ağaçlarının gölgesinde” değil yüreğinden kalemine dökülen “Dengbejlerim” adlı kitabında anlattığı hikâyelerini yaşandığı kente kanser olduğu günlerde ”Ölmeye değil yaşamaya gidiyorum” diyerek döndü.

Romanlarındaki gibi sessizlik içinde gitmedi, vefalı halkı uğurladı

Uzun, mide kanserine yakalanan ve sürgün olarak yaşadığı İsveç’in Stockholm şehrinde, iki ay kanser tedavisi gördükten sonra, 13 Temmuz 2007 yılında “Ölmeye değil, yaşamaya geldim” dediği Diyarbakır’a gelerek, tedavisine burada devam edildi. Uzun, 2007 yılında 11 Ekim günü Diyarbakır’da tedavi gördüğün hastanede hayatta gözlerini yumarak aramızdan ayrıldı. Edebiyat dünyasının yasa boğan Uzun Diyarbakır’da tarihini anlattığı halkı tarafından uğurlandı. Uzun’un romanlarındaki kahramanların sessiz ve kimsesiz bu dünyadan göçüşlerinin aksine binlerce kişi tarafından yaşamının görkemine uygun şekilde Diyarbakır’ın kalbine gömüldü.

Uzun, ölümünün 3. yılında yarın aralarında eşi Zozan Uzun, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Kürt Yazarlar Derneği üyeleri, dostlarının da bulunduğu çok sayıda kişi tarafından Mardinkapı Asri Mezarlığı’nda bulunan mezarı başında anılacak.

Mehmed Uzun kimdir?

1953′te Urfa’nın Siverek İlçesi’nde doğan Uzun,12 Eylül darbesi döneminde kısa bir süre Diyarbakır cezaevinde kaldı. Cezaevinden çıktıktan sonra 15 yıl İsveç’in Stockholm şehrinde sürgünde yaşamak zorunda kaldı. 1981′de Türk vatandaşlığından atılarak ve 1992 yılına kadar Türkiye’ye gelemedi. Uzun, yıllar İsveç Yazarlar Birliği’nde yönetim kurulu üyeliği yaptı. İsveç Pen Kulübü ve Uluslararası Pen Kulüp’te çalışan Uzun, İsveç ve Dünya Gazeteciler Birliği’ninde üyesiydi. Yazdığı “Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık” romanı ve “Nar Çiçekleri” adlı deneme kitabıyla ilgili olarak 2001 yılında yargılanan Uzun, bu iki kitabı dışında panel ve söyleşilerde söylediği sözler nedeniyle de birçok defa yargılandı. Uzun yargılanmalarına ilişkin şu çarpıcı cümleyi söyler.”Ben mahkeme salonlarına alışkınım. Konferans salonlara alışkın değilim” 15 yıl boyunca çektiği yurt özlemi onu sürgünde yaşayan diğer sanatçı ve yazarlar gibi kahır edeci hastalığa yakalanmasına neden oldu.

Mehmed Uzun’un eserleri

1985 yılından bu yana romanlarını kaleme alan Uzun 7 Kürtçe roman olmak üzere ardından Kürtçe yazılmış olan 20 eser bırakır. Uzun kitapları Türkçe başta olmak üzere 19 yakın dile çevrildi. Uzun’un Kürtçe yazdığı kitapları şöyle: TU (Sen) (Roman), Mirina Kalekî Rind (Yaşlı Bir Rind’in Ölümü) (Roman), Siya Evînê (Yitik Bir Aşkın Gölgesinde) (Roman), Rojek ji Rojên Evdalê Zeynikê (Evdalê Zeynikê’nin Günlerinden Bir Gün) (Roman), Destpêka Edebiyata Kurdî (Kürt Edebiyatına Giriş) (İnceleme), Hêz û Bedewiya Pênûsê (Kalemin Gücü ve Görkemi) (Deneme), Mirina Egîdekî (Bir Yiğidin Destanı) (Destan-Ağıt), Världen i Sverige (Tüm Dünya İsveç’te) (Edebiyat Antolojisi), M. Grive ile Birlikte, Antolojiya Edebiyata Kurdî (Kürt Edebiyat Antolojisi) (Antoloji, iki cilt), Bîra Qederê (Kader Kuyusu) (Roman), Nar Çiçekleri (Deneme), Ziman û Roman (Dil ve Roman), (Söyleşiler), Bir Dil Yaratmak, Söyleşiler, Dengbêjlerim, (Deneme), Ronî Mîna Evînê – Tarî Mîna Mirinê (Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık) (Roman), Zincirlenmiş Zamanlar Zincirlenmiş Sözcükler (Deneme), Dicle’nin Sesi I – Hawara Dîcleyê (Dicle’nin Yakarışı) Diclenin Sesi II – Dicle’nin Sürgünleri (DİHA)

1 yorum :

  1. Kenan Kaplan'S dedi ki...

    Dil canlıdır hiç bir zaman ölmez ancak her canlı için değişim kaçınılmazdır, dilde bu sebeple değişir gelişir bozulur ama ölmez. Dilimize uygulanan asimile politikaları doruğa çıktığı bir dönemde Mehmed Uzun gibi duyarlı ve bilinçli bir insan vardı, dilimizin küllerinden yeniden doğmasına vesile olmuştur, belki şuanda aramızda yok ama eserleri onu ölümsüzleştirmiştir...K.K.