21 Ocak 2011 Cuma

İnce Kırmızı Hat / İlker Cihan Biner

İnce Kırmızı Hat / İlker Cihan Biner


Yazı: İlker Cihan Biner – Jîyan
“Bu toplantıya üniversitelerin gençlik konseyi başkanları katıldı ama dışarıda da 40-50 kişilik grup gösteri yaptı. Rektörlerle yaptığımız toplantılarda dışarıda yapılan gösteriler gibi. YÖK Başkanı kimlerle görüşüyor, üniversitelerden, okullardan seçilmiş konsey başkanı olan gençlerle toplantı yapıyor. Dışarıda da yapılan bu gösteriler kimler tarafından yapıldığına baktığımızda Marksist, Leninist ideolojik bazı gruplar. Bunların ne kadarı öğrencidir, ne kadarı değildir bilemem ama içeride olanlar, gençler tarafından seçilmiş üniversite gençlik konseyi başkanlarıdır. Takdirini size bırakıyorum”
Başbakan’ın bu sözleri büyük gerilim yarattı. İsteyen istediği yerden kuşkusunu, eleştirisini dile getirebilir ama söylenen, eleştirilen her şey artık bir noktaya çekiliyor. Bir güven problemimiz var. Bu güven problemini bertaraf etmemiz gerekir, yoksa konuşamıyoruz. Bu çizilmiş gerilim hattı üzerinde, bu güvensizlikten dolayı Başbakan’ın Marksist, Leninist gruplara yönelik söylemlerini Türkiye’de bugüne kadar sanki Marksist, Leninist grupların söylemleri, eylemleri etkiliymiş ya da varmış da Başbakan’ın bu söylemleriyle bu gruplar ortadan mı kalkacak?
Türkiye’nin siyasi haritasını gözden geçirdiğiniz vakit, sağ-muhafazakâr siyasetçilerin Komünizmi nasıl bir boyutta ele aldıklarını, sağ-muhafazakâr iktidarların özellikle Soğuk Savaş döneminde Marksist, Leninist gruplara ne şekilde yaklaştığının gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
İşte bu noktada Marx’ı anmanın sırasıdır derim. Marx, ‘anlatılan senin hikâyendir’ sözünün kılavuz olarak kullanmamız gerektiğine inanıyorum. Bütün manzarayı resmeden durumu siyasi bir olayla örneklendirmek gerekirse; 29.6.1973 tarihli ve 1750 sayılı Üniversiteler Kanunu’nun ‘öğrencilerin örf ve adetlerine bağlı milliyetçi kişiler olarak yetiştirilmesini’ öngören maddesini eğitim ve öğretim hizmetlerinin tarifi açısından Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali için CHP, Anayasa Mahkemesi’nde dava açtığında Süleyman Demirel bunu ‘ CHP milliyetçilik aleyhine dava açtı’ diye nitelendirilmişti. (TBMM, 1976 Bütçe Konuşması). Aynı konuşmada, ‘Komünizmin Türkiye’yi kurulduğundan beri tehdit ettiğini vurgulamış, ‘komünizmle mücadele’ye devam etme kararlılığını tekrarlamıştır.
Bu misyon sağ siyasetlerin tümünü aynı çatı altında birleştiren bir örtüşme alanıdır. Bugün Başbakan’ın söylemlerinde de bunu rahatlıkla görebiliyoruz.
Eklemek istediğim diğer bir nokta ise sağ-siyaset anlayışının bu bakış açısı sadece Türkiye’de değil tüm dünyada bu şekildedir. O zaman tekrarlamakta fayda var Başbakan’ın bu sözleri neden bu kadar gerilim yarattı?
Memlekette çok rahat bir şekilde şu tablo ortaya çıkıyor, çok ciddi bir gerilim var, bir gerilim hattı var. Acaba hangi konularda anlaşamıyoruz? Neyi tarif edemiyoruz? Herkes kendisine şu soruyu sorabilmeli; ben nerede yanlış yaptım veya acaba genel kanaatlerimde mi bir sorun var, bunu düşünebilmeli.

0 yorum :