26 Aralık 2010 Pazar

Ayrılmak İstemiyorsak!!!

Teniste Belçika’nın iki kadın yıldızı var:
Justine Henin-Hardenne ve Kim Clijters...
2003 Amerikan Açık finalinde birbirlerine rakip olmuşlardı. Justine, eze eze kazanmıştı.
Biz, “iki arkadaşın dostluk maçı” diye seyretmiştik.
Meğer işin rengi başkaymış.
Sonradan Newsweek Türkiye’den öğrendim ki, Belçika basını maçtan sonra Justine’i doping yapmakla suçlamış.
Nasıl olur? O da Belçikalıdiyenlere acı cevabı vereyim:
Justine bir Valon kızı…
Onu karalayanlar ise, Kim gibi Flaman olan gazeteler…
Yani Belçika gibi bir yerde bile ülkenin iki etnik unsuruna mensup iki sporcunun maçı, etnik husumete kurban gidebiliyor.

* * *

Son “iki dillilik tartışmasında Belçika örneğini CHP lideri Kılıçdaroğlu hatırlattı:
Farklı diller konuşulduğu için Belçika ikiye bölünmüş durumdadedi.
Acaba Belçika, farklı diller konuşulduğu için mi bölündü; yoksa zaten var olan bölünme temayülü “dile mi geldi”?
Bu, Türkiye için de önem taşıyan bir soru…
Belçika’ya biraz daha yakından bakınca ayrılıkçılığın ekonomik boyutunun dile yansıdığı daha net görünüyor:
2. Dünya Savaşı’na kadar Belçika’nın yönetimine Valonlar hakimmiş. Savaş sonrası ekonomik güç, ülkenin kuzeyinde yaşayan Flamanların eline geçmiş. Yine de bunca zaman federal bir konsensüs” sayesinde bir arada yaşamışlar.
Şimdi Flamanlar hep sorun çıkaran, yoksul Valonları sırtlarında taşımak istemiyor, ayrılmaya hazırlanıyorlar.
Flamanya” ve “Valonya” diye iki devletin kurulması yakın görünüyor.

* * *

Newsweek Türkiye”, ülkedeki “iki dilli” yaşamı şöyle özetliyor:
“Devlet dairelerindeki dil, bölgelere göre değişiyor. Okullardaki eğitim dili farklı. Kültürler birbirini tanımıyor. Gazeteler, TV’ler, kitaplar, şarkı sözleri hep ayrı… Valonlar'ın, kendi vatandaşları da olsa bir Flaman yazarı, Flamanlar'ın da bir Valon yazarı okuyup tanıma oranı çok düşük… Birbirlerini genelde üçüncü bir dilde, İngilizcede okuyorlar.”
Bununla birlikte dergi önemli bir hatırlatma yapıyor:
Flamanlar ve Valonlar, birbirlerini kırıp dökmeden 180 yıldır beraber yaşıyorlar.”

* * *

Türkler ve Kürtler farklı…
Türkler Kürtçeye hiç aşina olmasa da Kürtler, bunca yıl Türklerin gazetelerini, kitaplarını okudu, televizyonlarını seyretti, şarkı sözlerini dinledi.
Türkçe bu anlamda bir ortak kültürel payda yarattı, ama Kürtçe üzerindeki baskılar hep ayrıştırmaya hizmet etti.
Yani biz aslında dil yüzünden değil, dil yasağı yüzünden ayrıştık.
Şimdi gündeme gelen “iki dilli hayat talebi de, ayrışma eğiliminin nedeni değil, sonucudur.

* * *

İlişkilerde de öyle değil midir?
İki taraf birbirinden sıkıldıysa ayrı dilden konuşmaya başlar.
O durumda kolaycılar için iki yol vardır:
Kapıyı çarpıp gitmek veya kapıyı üstüne kilitlemek…
İkisi de ayrılık getirir:
Biri suhuletle, diğeri şiddetle...
Birliktelik sürsün isteniyorsa çare, sorunları saptamak, taleplere, şikâyetlere, önerilere tahammüllü olmak, konuşmaktır.
Şimdi en çok ihtiyaç duyduğumuz şey bu…
Birlikte yaşamak istiyorsak, birbirimizin dilinden anlamalıyız.

 Can Dündar

0 yorum :