26 Aralık 2010 Pazar

Latinler solun cenneti olmak için ağır bedel ödedi

Latinler solun cenneti olmak için ağır bedel ödedi

Latin Amerika'yı inleten askeri diktatörlüklerin gerisinde hep ABD vardı. Bugün kıtaya hâkim sol yönetimler Amerikancılığa alternatif sunuyor.

Latinler solun cenneti olmak için ağır bedel ödedi
ABD’nin elinin uzanmadığı yer yok, ama komşusu olmanın bedelini Latin Amerikalılara sormak lazım. Arka bahçe muamelesi yaptığı Latin Amerika’yı Soğuk Savaş döneminde Sovyetler’e kaptırmama gerekçesiyle komplo, darbe ve diktalarla savaş alanına çeviren ABD, bu diktatörlüklere Condor (Akbaba) gibi adlar taşıyan operasyonlarla suikast, katliam, işkence rejimleri uygulattı. Sadece Akbaba 60 bin cana mal oldu.

Akbaba’ya Arjantin, Şili, Uruguay, Paraguay, Bolivya, Brezilya, Ekvador ve Peru’daki diktatörlükler destek vermişti. Bu diktatörleri yetiştirmek için ABD’de okul bile var. ABD Dışişleri’ne bağlı School of Americas (Amerika Kıtası Okulu), 1946-2001 arası 61 bin Latin askerle polis eğitti. Leopoldo Galtieri, Efraín Ríos Montt, Manuel Noriega, Hugo Banzer gibi diktatörler, Augusto Pinochet’nin subayları, 1981’de El Mozote katliamına imza atmış El Salvador’un Atlacatl müfrezesi ve bazı uyuşturucu karteli üyeleri en meşhur mezunlarından.

Bu gidişatın kader olmadığını ise Fidel ile Che 1959’da ABD destekli Batista rejimini devirerek gösterdi. Ama Latin Amerika’nın kendisini bulması ve solculuğun anavatanına dönüşmesi için Soğuk Savaş’ın bitmesi gerekecekti.

Yerli, sendikacı, gerilla... 
İlk kıvılcımı beklenmedik bir kişi çaktı. Venezüella’da düşük rütbeli bir asker olarak darbeye kalkışmış Hugo Chavez, 1998’de popülist vaatleriyle devlet başkanı seçildi, Castro’yu ilham kaynağı belleyip kıtaya özgü bir sosyalizm geliştirdi ve arkası geldi. Bugün 15’e yakın ülkede sol yönetim bulunurken, Evo Morales Bolivya’da başkan seçilen ilk yerli, Lula da Silva Brezilya’da başkan seçilen ilk sendikacı, José Mujica Uruguay’da başkan seçilen ilk gerilla oldu. Silva’nın halefi Dilma Rousseff de eski bir kadın gerilla.

ABD yönetiminin bu manzara karşısında elinden bir şey gelmemesi Latin yönetimlerin halkçı politikalarla güçlü ekonomiler oluşturup ekonomik dayanışmaya gitmesinden kaynaklanıyor. Chavez geçen yıl Amerikan zirvesinde ABD Başkanı Barack Obama’ya Eduardo Galeano’nun ‘Latin Amerika’nın Kesik Damarları: Kıtanın 500 Yıl Yağmalanması’ kitabını hediye etmişti. Avrupa sömürgeciliği üzerine Amerikan emperyalizmi derken umudunu yitirmeyip direnişini zamane koşullarına sağ salim getiren Latin damarı bugün tüm dünyayı besliyor.


Amerikan müdahalesine kanlı örnekler

Nikaragua:

1909-1933’ü ABD müdahalesi altında geçirdi. ABD destekli pek çok askeri diktatörlük gördü, en uzunu 1936-79 arasında iktidarın babadan iki oğula devroluğu Somoza Hanedanlığı’ydı. 1961’de kurulan solcu gerilla örgütü Sandinistalar ise Somozaların yolsuzluğu ve 1972 depreminde yardımların ulaşmaması karşısında cazibe odağı oldu. Sandinistalar diktatörlükle savaşarak 1979’da iktidara geldiğinde 50 bin kişi ölmüştü. 1981’de ABD Başkanı olan Ronald Reagan Sandinistalara karşı Kontraları örgütleyerek yürüttüğü savaşta sağcı milisleri İran’a silah satarak ya da Panama diktatörünün uyuşturucu kaçakçılığıyla finanse etmekte sakınca görmedi. Kontralar çok sayıda sivili öldürdü, işkenceden geçirdi, kaçırdı.

Guetemala
Tarihi CIA’in kukla gibi oynattığı askeri darbe ve cuntalarla dolu. ABD, 1961’deki Küba devrimine karşı Domuzlar Körfezi çıkarmasına bile burada hazırlandı. 1960’ların ikinci yarısında ABD ordusunun ‘yeşil bereliler’ timi sağcı ölüm timlerini eğitti. ABD yönetiminin resmen destek verdiği askeri cunta-sağcı milisler ile solcu gerillalar arasındaki içsavaş, 36 yıl sonra 1996’da bittiğinde ezici çoğunluğunu Maya yerlilerinin oluşturduğu 200 binden fazla kişi öldürülmüştü. Hakikat Komisyonu, belli etnik gruplara ‘soykırım’ işlendiğine hükmetti. En ağır suçlara imza atanlardan eski diktatör Efraín Ríos Montt, 2003’te tekrar başkan adayı olup kaybetti.

0 yorum :