27 Kasım 2010 Cumartesi

Erbakan'ı 'uzaktan sevenler' partisi

Erbakan'ı 'uzaktan sevenler' partisi


Erbakan'ı 'uzaktan sevenler' partisi

27/11/2010 8:36

SP mitinginde arka sırada kadınlar olarak duruyoruz. Lokum ikram ediliyor, muhabbet altın günü gibi. Dedikodu konusu; Numan Kurtulmuş.

EZGİ BAŞARAN (Arşivi)

Ben bugün buraya Numan Kurtulmuş’un ekarte edilmesinden sonra “Erbakan’ı Sevenler Partisi”ne dönüştü diye eleştirilen Saadet’in ilk seçim mitingine geldim, Erbakan’ı seven kadınlar kimdir öğrenmek için. Meydanın sırtını camiye veren tarafına kurulmuş iptidai platformun ötesinde, tabii ki erkeklerin epey arkasında toplanmış Saadet kadınlarının, dolayısıyla sohbetin ortasındayım. Herkes birbirini tanıyor, birbirlerine önce uzaktan selam gönderiyorlar. Sonra Hindistan cevizi kaplanmış lokum… “Ooo Havva abla hoş geldiniz, kızı da getirmişsin, oğlanları kime bıraktın?”, “Hoş geldiniz, bakıyorum Pendik burada, Kartal burada!” “Aaa Meryem bizi görmüyorsun elindeki bayraklardan, Sultanbeyli de burada…” Kimin ev sahibi kimin misafir olduğu belli değil. Kısırsız, dolmasız, henüz siyaseti az bir altın günü.

Bayrak boyası
Nergis Hanım lokumdan sonra servis edilen kırmızı parti bayraklarına uzanan kızı Sümeyye’yi uyarıyor: “Bak yağmur yağacak gibi, alma bayrak evladım. Boyuyor, geçen sefer üstümüz başımız hepten batmıştı…” Sümeyye bayraktan el çekmenin verdiği mahçubiyetle ozalitten yeni çıkmış mini pankartlardan ikişer tane kaptırıyor, “Adil düzen için Milli Görüş” şiarlarını var gücüyle, boyunu çoktan aşan metrelere kaldırmaya çalışıyor. Ortada henüz Erbakan yokken, kısaca Numan Kurtulmuş’un dedikodusu yapılıyor: “Öyle istedi, öyle oldu. Hayırlı olsun.” Aralarından biri pankart yerine propaganda üzerine fikirleriyle tanınan Fransız filozof Jacques Ellul’un “Sözün Düşüşü” kitabını tutuyor. Elbette Saadet kadınları arasında da hizipler olacak, birileri hareketin fikir yapısına katkı sağlayacak.
Necmettin Erbakan üçü bir kolunda, üçü diğerinde altı kişinin yardımıyla platforma çıkarılıyor. Yaşı geçkin, bedeni yorgun olabilir ama kafası zehir gibi çalışıyor. Yani görüntüsünün mitingin başlığı “şahlanmayla” ironik bir eşleşme yarattığını biliyor. Zaten konuşmasına bunu edebi biçimde açıklayarak başlıyor:

Yaşlı şahlanışın örneği
“Eyüp Sultan Meydanı’nda, Ebu Eyyüb El-Ensari Hazretlerimizin dizinin dibindeyken size önemli bir bilgi vermek istiyorum muhterem kardeşlerim. Eyüp Hazretleri 96 yaşındayken bile harbe katılmış. Ona ‘Niye kendinizi tehlikeye atıyorsunuz, bırakın oğullarınız savaşsın’ diyenlere ‘Korkakça geri dursaydım, kendimi tehlikeye atmış olurdum’ şeklinde cevap vermiş.” Noktayı koydu ve yükselen “Hocaya sadakat şerefimizdir” sloganını fırsat bilerek birkaç saniye dinlendi.

‘Saçını başını okşayıp...’ Erbakan bir belagat ustası, daha da önemlisi Türk siyasetinin en renkli siması. Tam böyle düşünürken beklediğim “taşlamaya” başladı: “Memleketi yönetenler talebelerimizdir. Arka kapıdan kaçıp top oynadılar. Hepsini şahsen severim, evladımdır ama memleketimi daha çok seviyorum. Bir ülkeyi yönetmek için Allah vergisi faziletler gerekir: Bilgi, tecrübe, hidayet, dirayet, feraset, şuur. Fakat onlarda bu faziletler yok. İmkan olsa onların saçını başını okşayıp anlatmak isterim bunu.”
Mitingte taş çatlasa 300 kişi vardı. Erbakan’ın konuşacağı platformu neyse ki kalabalık birikmeden ve Erbakan gelmeden çöktü. Bir polis yaralandı ama çok daha kötüsü olabilirdi.

1 yorum :

  1. Kenan Kaplan'S dedi ki...

    Eyüp Sultan gibi mübarek bi yerde siyasi propagandanın yapılması ne kadar üzücü işte ''Dinin Siyasete alet Edilmediğini Düşünenler'' bence bir daha düşünün bu konuyu uzun uzadıya...K.K.